Havza Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre, bu yıl Nevruz Bayramı, Kadir Geceleri ve Emirü’l-Müminin’in (a.s.) şehadet günleriyle aynı zamana denk gelmiştir. Bu durum, toplumda birçok soruyu gündeme getirmiştir: Şiiler için asıl öncelik nedir? Nevruz günlerinde bu mübarek zamanların hürmeti nasıl korunabilir? Nevruz geleneklerinin hangi bölümleri uygulanabilir? Aileler ve medya bu süreçte nasıl bir rol üstlenmelidir?
Havza Haber Ajansı, bu konuları ele almak ve bu örtüşmeyi yönetmek için pratik çözümler sunmak amacıyla, dini konular uzmanı ve medya yorumcusu Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimin Rıza Muhammedi ile kapsamlı bir röportaj gerçekleştirmiştir. İşte bu detaylı röportajın tam metni:
-Nevruz Bayramı, Kadir Geceleri ve Emirü’l-Müminin’in (a.s.) şehadetiyle aynı zamana denk geldiğinde Şiiler için öncelik nedir? Daha çok matem ve ibadetle mi ilgilenilmelidir yoksa Nevruz geleneklerine mi odaklanılmalıdır?
Nevruz Bayramı’nın, Kadir Geceleri ve Emirü’l-Müminin'in (a.s.) şehadet günleriyle aynı zamana denk geldiği bu durumda Şiiler için öncelik, hiç şüphesiz Kadir Geceleri olmalıdır. Çünkü bu geceler yıl içinde tekrarlanmaz ve benzersiz bir manevi fazilet fırsatı sunar. Oysa Nevruz kutlamaları başka günlerde de yapılabilir ve bunun hiçbir sakıncası yoktur.
Nevruz’un kendisi özel bir manevi özelliğe sahip değildir; yalnızca güneşin Koç burcundan geçiş yaptığı zamandır. Ancak Kadir Gecesi, bin aydan daha faziletli olan bir gecedir.
Bunun yanı sıra gerçek bayram, insanın günah işlemediği gündür. Nitekim Emirü’l-Müminin Ali (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Günah işlenmeyen her gün bayramdır.”
Kadir Gecelerinde, amellerin sevabı nasıl binlerce kat artıyorsa, günahın ağırlığı da aynı şekilde katlanarak artar. Dolayısıyla, bu gecelerde Allah’a isyan edilmesi (günah işlenmesi) veya Emirü’l-Müminin Ali’nin (a.s.) şehadetine saygısızlık edilmesi sadece haram olmakla kalmaz, aynı zamanda bayramın ruhuna ve bu yas günleriyle tamamen çelişen bir davranış olur.
Bir insan haram işlediğinde, o günü artık bayram olarak adlandıramayız hatta bu eylem geçici bir neşe ve gülüşle dolu olsa bile. Bu nedenle, Şiiler için en uygun olan sabır göstererek yas günleri geçtikten sonra kutlama ve sevinç içinde olmaktır.
Şu anda ise Nevruz ziyaretleri yapılabilir, ancak kutlama ve eğlencelerin yas günlerinden sonraya ertelenmesi daha uygundur.
-Bu günlerde ailelerin yas merasimlerindeki rolü nedir ve neler yapmalıdırlar?
Ailelerin bu süreçteki rolü son derece önemlidir. Anne babalar, hem kendilerini hem de çocuklarını bilinçlendirerek, Nevruz’un bazı geleneklerinin bu yıl Emirü’l-Müminin Ali’nin (a.s.) şehadeti ve Kadir Geceleri ile örtüşmesi nedeniyle geçici olarak ertelenmesi gerektiğini anlatmalıdırlar. Özellikle aşırı sevinç ve kutlama içeren etkinliklerin, bu manevi atmosfere uygun olmayacağı bilinci oluşturulmalıdır.
Ancak, akraba ziyaretleri (sıla-i rahim), büyükleri ziyaret etme ve ev temizliği gibi gelenekler, bu günlerin ruhuna aykırı olmadığı için devam ettirilebilir.
Çocuklara da, bu yıl Nevruz kutlamalarının yas günleri nedeniyle biraz erteleneceği ve bunun hiçbir sakıncası olmadığı öğretilmelidir. Bayram kutlamalarının yas günlerinden birkaç gün önce veya sonra, özellikle de Ramazan Bayramı’na yakın günlerde yapılabileceği anlatılmalıdır.
Böylece aileler hem yas günlerine saygıyı koruyabilir hem de Nevruz’un köklü kültürel değerlerini yaşatmaya devam edebilirler. Bu bilinç, çocuklara da aktarılmalı ve onların dini ve kültürel kimlikleri dengeli bir şekilde şekillendirilmelidir.
Medyanın Kadir Geceleri’nin maneviyatını ve yas kültürünü yaymada rolü nedir? Hangi tür programlar etkili olabilir?
Medyanın, bu günlerde Kadir Geceleri’nin manevi atmosferini ve yas kültürünü toplumda yaygınlaştırmadaki rolü son derece önemlidir. Öncelikle medya, bilgi ve bilinç artırıcı içeriklere yer vermelidir. Bu bilinçlendirme, inanç, ahlak ve terbiye, fıkıh ve İslam tarihi gibi konuları kapsayabilir.
Özellikle Ehlibeyt’in (a.s.) tanıtımı, Kadir Gecesi’nin hakikati ve önemi ile Emirü’l-Müminin Ali’nin (a.s.) hayatı gibi konulara odaklanılmalıdır. Medya, bu ilahi ve dini gelenekleri canlı tutmak için sanattan faydalanabilir. Her medya kuruluşu, kendi imkânları doğrultusunda sanatsal ögeleri kullanarak bu özel günleri halka anlatabilir.
Medyanın rol oynayabileceği bir diğer alan ise halkla etkileşim kurmak ve onların sorularına cevap vermektir. Bunu, halkın sorularını yanıtlayan programlar ya da insanların merak ettiği konularla ilgili soru-cevap formatında içerikler üreterek gerçekleştirebilirler. Böylelikle halk, bu sürece dâhil edilerek iki yönlü bir iletişim sağlanmış olur.
Bunlara ek olarak medya, farklı iletişim yolları ile bu atmosferi daha geniş kitlelere ulaştırabilir. Örneğin:
• Dini içerikli belgeseller ve sohbet programları
• Sanatsal ögeler içeren programlar (şiir, ilahi, tiyatro vb.)
• Halkın katılımını sağlayan interaktif yayınlar
Bu yöntemlerle medya, hem yas günlerinin ruhuna uygun içerikler üreterek toplumsal bilinci artırabilir hem de manevi atmosferin daha fazla insana ulaşmasına katkı sağlayabilir.
Her hâlükârda İslam kültürü, hayat veren bir kültürdür ve bu hayat, manevi bir hayattır ki hiçbir başka hayatla kıyaslanamaz. Bu kültürü, herkes kendi zevkine, yeteneklerine, imkânlarına ve sanatsal becerisine uygun bir şekilde uygulamalı ve bunu hedef kitlesine aktarmalıdır.
Bir diğer önemli nokta ise halkın ihtiyaçlarına ve sorularına cevap vermektir. İnsanlar şu tür sorular sorabilirler: Önceliğimiz ne olmalı? Kadir Gecesi’nin hakikati nedir? Nevruz gibi milli gelenekler bizim kültürümüzde nasıl bir yere sahiptir? Bu tür özel günlerin belirli bir günde kutlanması zorunlu mudur, yoksa esnek olabilir mi?
Bu bağlamda, Emirü’l-Müminin Ali’nin (a.s.) Nevruz hakkında söylediği söz dikkate değerdir. Rivayete göre İranlılar, İmam Ali’ye (a.s.) falude (tatlı bir yiyecek) ikram ettiler. İmam (a.s) onu yedikten sonra bunun sebebini sorduğunda, “Bugün Nevruz’dur.” diye cevap verdiler. Bunun üzerine İmam Ali (a.s.) şöyle buyurdu:
“Her günümüzü Nevruz yapın.” (اجعلوا کل یومنا نوروز)
Eğer Nevruz’un anlamı, insanın gönlünü hoş etmesi ve tatlı günler yaşaması ise, neden sadece 21 Mart'ta kutlansın? Biz bunu 30 Mart’ta da yapabiliriz ya da bir gün yerine 10 gün boyunca Nevruz yaşayabiliriz.
“Her günümüz Nevruz olsun” sözünden yola çıkarak eğer Nevruz’un anlamı buysa, onu yalnızca takvimde belirli bir güne sığdırmak yerine, her güne yayabiliriz.
-Nevruz’da geleneksel eğlenceler yerine, hem manevi yönü olan hem de aileler için anlamlı olabilecek hangi alternatifler tercih edilebilir?
Bu günlerde akraba ziyaretleri yapmak yalnızca sakıncasız değil, aynı zamanda sevap kazandıran ve sıla-i rahim kapsamında değerlendirilen bir davranıştır. Aileler, sevdiklerini ziyaret ederek hem Nevruz’un ruhunu hem de İslami değerleri yaşatabilirler.
Eğlence ve tatil amaçlı geziler yerine, kutsal mekânlara ziyaretler önerilebilir. Kerbela, Necef, Meşhed veya Kum gibi mukaddes beldelere gitmek, hem manevi atmosferden faydalanmak hem de ibadet ve dua ile bu günlerin ruhunu daha iyi yaşamak için güzel bir seçenektir. Bunun yanı sıra, imamzade türbelerini ziyaret etmek de açık havada vakit geçirme fırsatı sunarken manevi açıdan da insanı besleyen bir aktivite olabilir.
Camiler ve mescitler de aileler için önemli bir alternatif oluşturabilir. İnsanlar, bu mekânlara giderek ibadetlerini yerine getirebilir, hatta Nevruz ziyaretlerini burada gerçekleştirebilirler. Böylece hem toplumsal birliktelik güçlenir hem de manevi atmosfer korunmuş olur.
Ev ortamında da manevi içerikli etkinlikler düzenlenebilir. Kur’an ve dua meclisleri yapmak, Emirü’l-Müminin Ali’nin (a.s.) hayatı ve öğretileri üzerine sohbetler düzenlemek, çocuklara İslami hikâyeler anlatmak ve onları bu manevi atmosfere dâhil etmek gibi etkinlikler, bu özel günlerin daha anlamlı geçmesine yardımcı olabilir.
Kadir Geceleri’nin ve matem merasimlerinin Nevruz Bayramı’na göre önceliğini çocuklara ve gençlere nasıl açıklayabiliriz?
Çocuklar ve gençler için bu konuyu açıklamak biraz farklı bir yaklaşım gerektirir. Onlar genellikle olayları bizim gibi analiz etmezler. Doğru bir şekilde açıklanırsa, birkaç gün beklemeyi ve sabretmeyi kolayca kabul edebilirler.
Onlara, Kadir Gecesi’nin çok özel bir gece olduğunu ve tek bir anının bile otuz bin geceden daha değerli olduğunu anlatabiliriz. Bu yüzden, bu fırsatı kaçırmamak için birkaç gün önceliğimizi ibadet ve dua etmeye vermemiz gerektiğini söyleyebiliriz.
Ayrıca çocuklara bu gecelerin ardından Nevruz’u kutlamaya devam edeceğimizi, yeni kıyafetlerini daha sonra giyebileceklerini, hatta onlara hediyelerini birkaç gün sonra verebileceğimizi açıklayabiliriz. Bunu, onlarla konuşarak ve fikirlerini alarak yapmalıyız ki kendilerini bu sürecin bir parçası olarak hissetsinler. Böylece, birkaç gün sabretmenin zor olmadığını, aksine manevi bir kazanım olduğunu anlayabilirler.
Son olarak, dindarlık ve milliyetçilik birbiriyle çelişir mi?
Bazı din karşıtı, laik veya dine düşman akımlar, dindarlık ile milliyetçiliği ya da dindarlık ile neşe ve canlılığı karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Onların amacı, insanlara ya dinlerini yaşamak ya da milli kimliklerine sahip çıkmak arasında bir seçim yapmaları gerektiğini düşündürmektir. Ancak bu, tamamen yanlış bir ikilemdir ve özellikle medya bu noktada önemli bir sorumluluk taşımaktadır.
Medyaya düşen görev, bu sahte karşıtlığı ortadan kaldırmak ve “ya din ya milliyet” söyleminin büyük bir aldatmaca olduğunu göstermektir. Biz hem Müslüman olabilir hem de milli kimliğimizle gurur duyabiliriz. Akıl ve şeriat ile çelişmeyen milli bayramlarımızı ve geleneklerimizi koruyabiliriz. Zaten çoğu milli bayramımız ve kültürel ritüelimiz İslam’ın temel değerleriyle uyumludur.
Din karşıtı medya organlarının yarattığı bu yapay ayrımı etkisiz hale getirmek, bizim medya kuruluşlarımızın görevidir. İslam neşeye, eğlenceye ve mutluluğa karşı değildir. Emirü’l-Müminin Ali’nin (a.s.) “Her gününüzü Nevruz yapın” sözü de bunu açıkça ortaya koymaktadır. Eğer amaç insanların hayatlarını güzelleştirmek ve mutluluğu paylaşmaksa, bunun sadece belirli günlere özel olması gerekmez, aksine her zaman yaşanabilir.
Dolayısıyla, “Dindar olmak için milli törenleri ve gelenekleri terk etmek gerekir” iddiası tamamen yanlıştır. Elbette akıl, mantık ve bilimle bağdaşmayan bazı uygulamalar kabul edilemez, ancak ziyaretleşmek, hediyeleşmek, sıla-i rahim yapmak, temizlik ve çevreyi güzelleştirmek gibi gelenekler hem akla hem de dine uygundur ve İslam bunları destekler.
Bu yüzden, medyanın bu konuda daha fazla çalışması ve insanlara, dindarlık ile milli kimliğin bir arada yaşayabileceğini göstermesi büyük önem taşımaktadır.
yorumunuz